1989 yılında Bulgaristan'dan Türkiye'ye göçen soydaşların göç fotoğrafları "Göçün Orta Yeri Hüzün" adıyla sergileniyor. Dönemin baskıcı rejiminden ve asimilasyondan kaçan Bulgaristan'da yaşayan soydaşların Türkiye'ye göçlerini gazeteci kimliğiyle görüntüleyen fotoğraf sanatçısı Behiç Günalan'ın fotoğrafları Edirne Belediyesi Kent Müzesi'nde sergilenmeye başladı.
Behiç Günalan, 1989 göçünün Cumhuriyet tarihinin en büyük göç dalgalarından biri olduğunu belirterek, Göç denilen olgunun aslında bir "sürgün" olarak tanımlanması gerektiğini söyledi.
O yıllarda soydaşların zorunlu olarak ülkenin dışına çıkartıldığını dile getiren Günalan, “Ben o yıllarda bir gazeteci olarak o travmayı yaşayan biriyim. Bu olay yaşandığında ve günümüze kadar hep şunu düşünüyorum. Balkanlar'dan, Kafkaslar'dan ve Orta Doğu'dan insanlar ülkemize geliyor ve onların dertleriyle dertleniyoruz. Acaba biz zor bir durumda kalsak nereye gidebiliriz? Gidebilecek bir yerimiz olduğunu sanmıyorum. O yüzden yaşadığımız topraklara sahip çıkmalıyız. Her fırsatını bulduğumuzda secde edip toprağı öpmeliyiz."İfadelerine yer verdi.
“Acaba nereye gidebiliriz?”
Acaba biz zor bir durumda kalsak nereye gidebiliriz? Gidebilecek bir yerimiz olduğunu sanmıyorum. O yüzden yaşadığımız topraklara sahip çıkmalıyız diyen Günalan, üzerinde yaşadığımız toprakları her fırsatta secde ederek kucaklamalıyız dedi.
89 göçünde 1 yaşında olanların bugün 30 yaşına geldiğini dile getiren Günalan, tarihin ve zamanın hızla geçtiğini ve bu olaylardan bir ders çıkarılması gerektiğini söyledi.30 yılı aşkın bir süre geçmiş tarihte kalan bu olayınhafızalarıtazeletmesi ve geçmişi hatırlatması bakımından güzel bir etkinlik olduğunu söyleyen Günalan, EdirneBelediyesi Kent Müzesi’nde böyle bir etkinlik ile geçmişi canlandırdıklarını belirtti.
“Duygu dolu anlara şahit olduk”
Çok sürpriz isimlerle sarılıp ağlaştığı kişiler olduğunu söyleyen Günalan,bebekken çekilmiş bir fotoğraf sahibi soydaş ile yıllar sonra kucağında çocuğu ile birlikte karşılaştıklarında duygusal travmalar yaşadıklarını ifade etti.Günalan, fotoğraf çekerken fotoğrafçılık yönü ile haber yazarkenki fotoğrafı birbirinden ayırmanın çok önemli olduğunu vurguladı.
Behiç Günalan, çektiği fotoğraflardan birisi olan bebeğinin saçını tarayan bir kız çocuğunun fotoğrafı Amerika’da bir kitabın kapağı olarak kullanıldığını söyledi. Ertuğrul Tanrıkulu, fotoğraflarla yaşamı arasında kişisel bir bağlantı olduğunu söyleyerek, o yıllarda tıp öğrencisiyken,Hocalarının Kapıkule’ye sağlık çadırı kuracaklarını söylediğindegönüllü sağlık hizmeti vermek için 3 ay boyunca Kapıkule’de sağlık çadırının altında gelen soydaşların tedavisinde yardımcı olduğunu belirtti.
“Yaşananlar gözümde canlanıyor”
Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, 1989 yılında kendisinin de göçle gelenlerin kayıtlarını tutmakla görevli olduğunu belirterek, ne zaman bir Bulgaristan Türkü görse göç sırasında yaşananlarıngözünde canlandığını söyledi.Göçmen ile muhacırların karıştırıldığını söyleyen Gürkan, göçmen kendi isteği ile kendi planlarıyla göç eden,muhacır ise yaşadığı doğduğu yerleri terk etmek zorunda kalan ya da terk etmek zorunda bırakılan kişi olduğunu ifade etti.
Başkan Gürkan, konuşmasının sonunda başta Edirne Fotoğraf Sanatı Derneği (EFOD) olmak üzere tüm fotoğraf sevdalılarına teşekkür etti.Düşüncelerini sözle ifade edemeyen 30 yıl önce yanlarında 1 yaşlarındaki oğullarıyla göç eden 56 yaşındaki Basri Öztürk de sergiyi gezenler arasındaydı. Öztürk, yaptığı açıklamada, 1989 yılında Bulgaristan'da yaşayan Türklerin büyük gruplar halinde, her şeyini geride bırakarak göç ettiğini İfade etti.Edirne Kent Müzesi’nde sergilenen 30 fotoğraf 17 Mart tarihine kadar açık kalacak.