Sen ne koronaymışsın, bir geldin, sonra geldiğin gibi de gittin. İnşallah geri gelmezsin(!). Biliyorum yine geleceksin, hem de kardeşlerini de yanına alıp. Tabii sana yol veren derin güçler görevlerinin başında olduğu sürece.
Çin’de de böyle olmuştu. Bir geldi, sonra gitti dediler. Nasıl bir mahluksa bu korona, diğer eyaletlere gitmeden dünyayı dolaştı. Şimdi tasını tarağını toplayıp gitmeye hazırlanıyor. Daha karpuz kesecektik, pandemi hastahanelerimiz yeni bitmişti!. Mutasyona uğrayacaktı, doğru düzgün mikrobu bile izole etmeden, tanı kitlerini geliştirmeden gidiyor.
Nasıl gidiyorsa, Asya’da, Avrupa’da, Ortadoğu’da filan sanki kendi aralarında haberleşiyormuş gibi, topyekûn gidiyorlar. Hem de arkalarında bir enkaz bırakarak.
Korona pandemisi bitiyor ama korku pandemisi sürüyor. ABD’de bu işin nereye vardığını gördünüz. 10 gün sonra ABD’lilerin herhalde yarısı korona hastası olur bu gidişle. ABD’deki haberleri çok yönlü izleyin, Beyazsaray ayrı, Demokratlar ayrı, Globalistler ayrı şeyler söylüyor. Anonymous’cular ayrı. Gezi bileşenleri benzer uygulamaları ile onlar da piyasaya çıktılar son olarak.
Korona pandemisinde ilk can kaybında “gerçek” öldü. Ekonomi sakat kaldı. Politika da öyle.
Bakalım bu işin 2. Etabı ne olacak. Bu kadarla kimse aşı-maşı olmaz. Biten bir salgının ne aşısı olacak. Niye Chip taktırsın insanlar. Peki o zaman 5G ne olacak. 5G olmadan Humanoidler nasıl aktif olacak. Bu iş olmayacaksa ne gerek vardı o binlerce uyduya. Yüzyılın projesi, NEOM ne olacak. Bütün hayaller çöp mü olacak.
Peki ABD ne yapacak şimdi. Çin’e saldırıp, biyolojik yoldan çözemediği sorunu konvansiyonel sistemlerle mi çözmeye çalışacak?. Dünyada 200’e yakın ülke var. Bunların 57 tanesi Afrika’da. Yaklaşık 50 tanesi yoksul. Geriye kaldı 150 ülke. 50’ye yakın ülke turizmle ayakta duruyor. 30’a yakın ülkenin ekonomisi petrole dayalı. Ekonomi yavaşlayınca onlar da bu işten etkilenecektir. Geriye kaldı 70 ülke. Onların önemli bir kısmı AB ülkesi, ABD, Kanada, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya, Kore.. Zaten 100 civarında ülkenin nüfusu 5 milyonun altında. Bunların bazıları Avrupa’da, bazıları Amerika’da, Asya’da, Latin Amerika’da, Arap yarımadasında..
G20 dediğiniz ülkeler; Almanya, ABD, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan… Türkiye’de de durum bilindiği gibi. AB dağılabilir, ABD dağılabilir. Rusya, Çin, Hindistan da öyle. Ne olacağı belli değil. ABD’de bir siyahinin polis tarafından öldürülmesi ile işler bir andan çığırından çıktı ve öfkeli kalabalıklar her tarafı yakıp yıkıyor AVM’leri yağmalıyor.
İster bu işin içindeki derin güçlerin istediği gibi olsun, isterse onların dediklerinin aksine bir sonuç gerçekleşsin, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ne o ülkelerin sınırları, ne rejimleri, ne de yönetici kadroları aynı kalacak. Hepsi değişecek. Uluslararası düzen ve örgütler de.
Bu işin sonu ne olur, onu tahmin etmek zor. Çok fazla ihtimal var. Ama çok büyük ihtimalle bu sıkıntılar 2025’e kadar sürer. Bu süreyi tayin edecek esbab insanoğlunun göstereceği zeka ve performansa bağlı. Yoksa gelecek günler geçen günleri aratabilir. Kargaşa hali, uzun süren belirsizlik de ayrı bir felaket olarak önümüze çıkabilir. Türkiye bu hengamenin tam merkezinde olduğu gibi, aynı zamanda en şanslı ülkeler arasında. Risk de büyük, imkan da. Bir kıyamet savaşı çıkacaksa o da bu topraklarda yaşanacak. Yani tarihin nabzının attığı yerdeyiz.
Şimdi bizi bekleyen bir de “İstanbul depremi” var. Anadolu’nun depremle imtihanı İstanbul depremi ile bitmeyecek. Daha sırada Ege depremi var. İki kırım yaşanacak bir Akdeniz depremi var daha çok Kıbrıs’ı sallayacak olan. Ege depremi Yunanistan’ı da vuracak. Kıbrıs Mısır hattı, Suriye, Lübnan, Filistin ve Mısır’ı vuracak. Oradan dönecek, Suudi Arabistan, Ürdün, Filistin üzerinden Anadolu’ya uzanan bir fay hattı var. Gavur dağının eteklerinden fay hattı Adıyaman’a doğru uzanıyor.
Anadolu’nun depremle imtihanı uzun sürecek. İşgal altındaki Filistin toprakları batıda deniz tarafından, Güney’de Sina’dan, Doğu tarafından Ürdün-Suriye hattından vurulacak. Girit’teki depremle ilgili hareketlilik İstanbul’dan sonra Ege hattındaki kırılmanın daha hızlı gerçekleşebileceği yorumlarına sebeb oluyor. Bu süreçte toplumu sadece ekonomik, askeri, siyasi, kültürel ve sosyal travmalar değil, bir de teolojik travma bekliyor. Mehdi ve Mesih tartışmaları hep vardı, daha da artacak. Yahudi ve Hristiyan aleminin kehanetleri bitmek bilmiyor. Birileri Tanrıyı kıyamete zorlamak istiyor zaten. Bu süreçte AB, ABD, NATO gibi uluslararası örgütler dağılırsa herhalde Vatikan da dağılır. Zaten kilise kaynaklı kehanetler “Vatikan” için “tarihin sonu”na işaret ediyor.
İflastan kurtulmak isteyenler, Lonca-Ahi geleneği ile bugünkü kooperatifçiliği (mevcut hali ile değil) daha ahlaki, hukuki bir temelde yeniden inşa etmeleri gerek. Hem üretim, hem tarım, hem ticaret ve tüketim, hem hizmet, hem inşaat ve gayrimenkul, hem de finans alanında bu böyle. Birçok hemşehri derneği, köy derneği bu anlamda kooperatife dönüştürülerek üretici hale getirilebilir.
Yeni bir iktisadi modele ihtiyacımız var. Bu kaçınılmaz. Yoksa işimiz zor. Selâm ve dua ile.