
Birbirimize Uğramayan Cümleler
Artık herkes konuşuyor .
Evde, sosyal medyada, orda burda, sokakta... Cümleler havada uçuşuyor ama anlam hiçbir
zaman tam olarak anlaşılmıyor. Konuşmak hiç bu kadar kolay olmamıştı;
anlaşmak hiç bu kadar da zor olmamıştı.
Belki de sorun kelimelerde değil, kulaklardadır.
Çünkü artık kimse duymak için dinlemiyor; cevap vermek için dinliyor.
Birinin sesi, diğerinin cümlesini tamamlamadan yükseliyor. Konuşmalar yerini
monologlara bırakıyor. Herkes kendi yankı odasında kayboluyor.
Bir arkadaş ortamında, bir tartışmada ya da bir ilişkide fark etmiyor…
Konuşuyoruz ama anlamak için değil, haklı çıkmak için hep
Cümlelerimiz “dinle beni” yerine, “bana katıl” diyor.
Oysa bazen sadece “anladım” demek, en büyük uzlaşma biçimidir.
Ama biz onu bile unuttuk.
Bir kelimenin altına bin anlam yükleyen bir çağda yaşıyoruz.
“İyiyim” ifadesi artık iyi olmayı ifade etmiyor.
“Boşver” demek, bir kabul değil, kırgınlığın bir örtüsü.
“Tamam” bile bazen bir savaş ilanı anlamına gelebiliyor.
Dil, iletişim aracından çıkarak bir labirente dönüştü.
Herkes kendi tanımını arıyor, ama kimse çıkışı bulamıyor.
Belki bizi ayıran şeyler fikirler değil, yorgunluklarımızdır.
Herkesin paylaşacak pek çok hikayesi var, fakat dinlemeye sabrı yok.
Bu yüzden bazen en etkili iletişim, sessizlik oluyor.
Çünkü sessizlikte niyet seziliyor, kelimelerde kaybolan
samimiyet orada yankılanıyor.
Bir gün gerçekten konuşmayı yeniden öğrenebilir miyiz, bilmiyorum.
Ama şunu biliyorum: Birbirimizi anlamadan kurduğumuz her cümle,
dünyayı biraz daha sessizleştiriyor.
Belki de gerçek değişim, konuşmakta değil; bir başkasının kelimelerindeki
sessizliğine kulak verebilmekte, duymakla anlamak arasındaki ince çizgide i
nsan kalabilme cesaretini gösterebilmekte saklıdır.